Keçiören Evde Masaj Hizmeti Ebru
Keçiören Evde Masaj
Keçiören Evde Masaj Domuzcuk, bir şey söylemeden, inlemeye bile süre
bulamadan havada uçtu; uçarken yana döndü. Kaya, iki defa
zıplayıp ormanda kayboldu. Kırk ayak yükseklikten uçan
Domuzcuk, denizdeki dört köşe kırmızı kayaya sırtüstü düştü.
Başı ikiye yarıldı; başından bir şeyler çıktı; başından çıkanlar
kırmızı bir renk aldı. Bir domuz öldürüldükten sonra nasıl
hafif hafif kıpırdarsa, Domuzcuk’un kollarıyla bacakları da
birazcık seğirdi. Sonrasında deniz, ağır ağır, uzun uzun iç çekercesine
yine soludu; kırmızı kayanın üstünde, beyaz ve pembe
sular kaynadı. Ve sular geri çekildiğinde, Domuzcuk’un
gövdesi de yok olmuştu.
Şimdi tam bir sessizlik vardı. Ralph’ın dudakları kıpırdadı
fakat bir söz çıkamadı ağzından.
Jack, kabilenin yanından ansızın kopup öne fırladı; deliler
şeklinde avaz avaz bağlarırıyordu:
“gördün mü? Gördün mü? Aynı şey senin başına gelecek!
Boşuna söylemiyorum bunu! Artık senin girebileceğin bir
kabile yok! Denizkabuğu yok oldu…”
Jack, eğilerek ileriye doğru koştu:
“Ben şefim!”
Keçiören Evde Masaj
Ralph’ı vurmak amacıyla, kinle fırlattı mızrağını. Mızrağın
ucu, Ralph’ın kaburga kemiklerinin derisini ve etini yırttı;
sonrasında suya düştü. Acıdan çok, müthiş bir tehlike duyan Ralph,
sendeledi ve kabile, Şef’leri benzer biçimde avaz avaz bağırarak,
Ralph’ın üstüne yürüdü. Fırlatılan ikinci mızrak, eğri olduğu
için yüzüne isabet etmedi. Roger, yukarıdan üçüncü bir
mızrak attı. Yerde yatan ikizler, kabilenin gerisinde
olduklarından, görülmüyorlardı. Kimliği bilinmeyen şeytan
yüzleri, dar geçitte kaynaşıyordu. Ralph döndü, koştu. Martı
seslerini andıran çığlıklar duydu gerisinde. Bilincindeolmayan bir içgüdüye uyarak, belginlik yerden kaçtığı için,
mızraklar hedeflerine ulaşamadı. Dişi domuzun başsız
ölüsünü görüp, tam zamanında üstünden atlayabildi. Sonrasında
yaprakları ve minik dalları çatır çatır ezerek, ağaçların arasına
daldı; orman onu gizledi.
Şef, domuzun yanında durup döndü; ellerini havaya
kaldırdı:
“Geri dönün! Kaleye geri dönün!”
Çok geçmeden kabile, gürültüler içinde dar geçide vardı.
Orada Roger aralarına girdi.
Şef, Roger’e kızgındı:
“niçin nöbet tutmuyorsun?”
Roger, ağırbaşlı bir halle, Şef’e baktı:
“Demin indim aşağı…”
Cellatlara özgü dehşete bürünmüştü Roger. Şef, ona bir şey
söylemedi; yerdeki Eric’le Sam’a baktı:
“Kabileye katılmak zorundasınız.”
“Bırakın beni…”
“… Beni de.”
az sayıda mızrak kalmıştı. Şef, bunlardan birini kaptığı
gibi, Sam’ın kaburga kemiklerine batırmaya başladı.
Şef, öfkeyle mevzuştu:
“Sizler ne demek istiyorsunuz, ha? Ne demek buraya
mızraklarla gelmek? Ne demek benim kabileme
katılmamak?”
Şef’in, Sam’ı mızrakla dürtüklemesi, tertipli ve tempolu bir
hal aldı. Sam, avazı çıktığı kadar bağlarırdı.
“Başka çaresi var.”
Son yorumlar