Keçiören Masaj Salonu-Masöz Esra
Keçiören Masaj Salonu-Masöz Esra
Keçiören Masaj Salonu-Masöz Esra Kendilerini kadere inanmayacak kadar kültürlü sayıyorlardı, ama gene de böylesine önemli bir buluÅŸmanın rastlantısal olması, yüzlerce ufak vakaya ve olasılığa baÄŸlı olması bir çeliÅŸkiydi onlar için. Bu ÅŸekilde bir ÅŸeyin hiç gerçekleÅŸmemesi olasılığı ne kadar korkulutu. ErgenliÄŸe adım attıkları sıralarda, Edward’ın Oxford’a gitmek üzere ailesinin Chiltern Hills’teki bakımsız evinden bazen indiÄŸi günlerde. Yollarının az daha kesiÅŸmiÅŸ olabileceÄŸine, aÅŸklarının baÅŸladığı günlerde ne kadar ÅŸaşırmışlardı.
Kentteki o ünlü gençlik etkinliklerinden birinde, Eylül’ün ilk haftasında. Bahar Bayramı’nda, ayın ilk gününün ÅŸafağında bunun gülünç ve abartılan bir dinsel tören olduÄŸunda hemfikirdiler. Cherwell Tekne Evi’nde bir kayık kiralarken aslen Edward bir tek kez yapmıştı bunu. Yahut yirmili yaÅŸlarına doÄŸru Turl’de gizlice içki içerken birbirlerine deÄŸip geçmiÅŸ olduklarına inanmak içlerini gıcıklıyordu. Hatta on üç yaşındaki öteki oÄŸlan çocuklarıyla birlikte otobüsle Oxford High’a gitmiÅŸ olabileceÄŸini bile düşündü Edward, oradaki genel data yarışmasında yetiÅŸkinler kadar bilgili ve özgüvenli kızlara yenilmiÅŸlerdi.
Keçiören Masaj Salonu-Masöz Esra
Belki de bir baÅŸka okuldu. Florence takımda bulunduÄŸunu hatırlamıyordu, ama bu ÅŸekilde bir ÅŸey yapmayı istediÄŸini itiraf etmiÅŸti. Oxford’un kendi kafalarındaki zihinsel ve coÄŸrafi haritalarını karşılaÅŸtırdıklarında. Hemen hemen birbirinin aynısı olduÄŸunu görmüşlerdi. Sonra çocuklukları ve okul yılları sona ermiÅŸti, 1958 senesinde her ikisi de Londra’yı seçmiÅŸti ise Kraliyet Müzik Okulu’nu- ve elbet karşılaÅŸamamışlardı. Edward Camden Town’da dul bir teyzesinin yanında kalmış, her sabah Bloomsbury’ye bisikletle gitmiÅŸti. Tüm gün çalışıyor, hafta sonlarında futbol oynuyor, arkadaÅŸlarıyla bira içiyordu. Ara sıra pubların önünde kavga çıkarmaktan zevk alıyordu ama sonunda bu iÅŸ onu utandırmaya baÅŸladı.
Bedenini kullanmadan ona ciddi olarak zaman geçirten tek ÅŸey müzik dinlemekti, sonradan İngiliz rock and roll’unun gerçek öncüsü ve çok önemli. Yönlendiricisi olan sert elektronik blues türünden müzik; bu müziÄŸin birkaç yıl sonra dünyaya hükmedecek Liverpool kaynaklı üç dakikalık acayip müzikhol ÅŸarkılarından çok üstün olduÄŸu görüşünü yaÅŸamı süresince korudu. Sık sık akÅŸamları kütüphaneden çıkar, Oxford Street’ten geçip Hundred Club’a gider, John Mayall’ın Powerhouse Four’unu yahut Alexis Korner’ı ya da Brian Knight’ı dinlerdi. Üç senelik öğrenciliÄŸi boyunca kulüplerde geçirdiÄŸi geceler kültürel deneyimlerinin zirve noktası olmuÅŸtu, sonra senelerce zevklerini biçimlendirenin, hatta yaÅŸamına ÅŸekil verenin bu müzik bulunduÄŸunu düşündü.
Son yorumlar